12 Kasım 2010 Cuma

( MAVİ KUŞ )



Konserlere gitmeyi seviyorum ...Başka insanların hayatlarına tanık olmayı seviyorum, kendi hayatıma yüksek ses ve yanıp sönen ışıklar altında tanık olmaya seviyorum. 


Bir şarkı seçiyorum kendime, gözlerimi yanıp sönen ışıklara daldırıp Bülent Ortaçgil'in sesi huzurunda kendi hayatımı oturduğum koltuktan yanıp sönen ışıklar içinde görüyorum çakmak çakmak. Bülent Ortaçgil'in sesi işliyor kalbime acı acı, üşüyorum, oturduğum koltuğa daha da gömülüp, parmaklarımı sıkıyorum, gözlerim yaşarıyor, kimse görmesin diye gözümü kaşır gibi elimle geçiştiriveriyorum. Açıp kapatıyorum gözlerimi ve bir mavi kuş görüyorum havalanmaya hazırlanan; eşlik ediyorum Bülent Ortaçgil'e 


Mavi kuş her daim sarhoş
Biraz da bize kızmış, onun için hiç yüz vermiyor
Oysa güzel şarkıları vardı yıldızlara denizlere
Ama söylemiyor ki bizlere
Susuyor.



Kim küstürdü mavi kuşu bizlere bilmiyorum. O kuş alsa beni de götürse tüm bunların arasından, umduklarım arasından, gerçekleşmeyenler arasından, olmayanlar arasından, ***gece yalanları*** arasından. Bülent Ortaçgil durmuyor devam ediyor şarkısına


Suç işlemiş eller gibi
Perondaki boş trenler gibi
Ucu görülmeyen tüneller gibi
Gel hiç üzülme
Salına salına uç
Ben gelemem ama sen git biraz dolaş.



Uyanıyorum rüyalardan, hülyalardan. Hiçbir şeye yetişemedim şu hayatta, ya çok erkenci idim ya da çok geçe kaldım. şarkının bu kısmına da geç kalıyorum yetişebildiğim kısımda ise bir inilti mırıltı gibi çıkıyor sesim. : "BEN GELEMEM SEN GİT BİRAZ DOLAŞ"


Bize biraz yalan söylediler
Çok saftık
Zararsız küçük yalanlar gibi
Yağmurdan kaçanlar gibi
Bütün vapurları kaçıranlar gibi
Gel hiç üzülme
Salına salına uç
Ben gelemem ama sen git biraz dolaş



ışıklar yanıp sönüyor, insanlar şarkıya eşlik ediyorlar... insanlar konuşamasa ne güzel olur diyorum sonra eşlik etmeseler, insanlar konuştukça mavi kuş korkup asla çıkamayacağını bildiği bu bilmem kaç metre kare alanda çırpınıp duruyor, o kadar çok vuruyor ki, o kadar çok inciniyor, o kadar çok korkuyor ki, bir hayal oluyor en sonunda. gözlerimin önünde yitip gidiyor, bir hayal oluyor, masmavi hayal, havayı kokluyorum mavi kokuyor ...


Mavi kuş sanki bir düş
Kaşla göz arasında
Geceyle gündüz ortasında
Sokaklar bile sokaklara kesişir
Gölgeler ki güneşe bağlı
Biz ikimizde öyleyiz
Ama bilmeliyiz
Ağıramamış aydınlıklar gibi
Kireç tutmuş çaydanlıklar gibi
Hiç sevişmemiş insancıklar gibi
Gel hiç üzülme
Salına salına uç
Ben gelemem ama sen git biraz dolaş
Mavi kuş her daim sarhoş
Biraz da bize kızmış



gözlerimi kapatıyorum sımsıkı, bir daha açmamak istercesine, mavi kuşun hayali ile bir ömür yaşamak istercesine, kızgınlığına, küskünlüğüne ortak olmak istercesine. Olmuyor ama yapamıyorum, seviyorum konserleri ve konserlerde insanları seyretmeyi. Bir şarkı seçiyorum kendime ve hayatını merak ettiğim bi kaç kişi etraftan. 


Bülent Ortaçgil başlıyor şarkısına : 


Hiçbir neden yokken, ya da biz bilmezken
Tepemiz atmış ve konuşmuşuzdur
Onca neden varken ve tam sırası gelmişken
Hiçbirşey yapmamış ve susmuşuzdur.

Aynı Anda aynı sessiz geceye doğru
İçim sıkılıyor demişizdir.
Aynı sabaha uyanırken kimbilir,
Aynı düşü görmüşüzdür.



Başlıyorum yolculuğuma tam ön çaprazımdaki çocuğun yüz mimiklerini izlemeye başlayarak, etraf karanlık ve müzik dolu herkes kendi dünyasına çekilmiş rahatım o yüzden yakalanma riskim yok insanların yüzlerini izlerken ve de kendi hayatımı şarkının sonunda mavi kuş hayali ile yok etmişken. Keşke diyorum biraz daha yan dursa da gözlerindeki ifadeyi görebilsem. kimbilir belki şu öndeki güzel kazaklı kız ile aynı anda nefes alıp veriyoruzdur, belki de o yaşlı amca ile aynı anda kalkmışızdır bu sabah. Sonra alıyorum bakışlarımı uykusuzluktan gözlerinin altı bir karış mor olan çocuğun başını nasıl taşıyamadığını izliyorum, gözlerimi hiç ayırmıyorum tek bir an bile, yakalanma korkusu olmadan hikayesini çıkarmaya çalışrak, onu bu akşam bu salonda olmasının nedenini keşfetmeye çalışarak, umutsuz mu, mutsuz mu, mutlu mu, kırgın mı olduğunu kestirmeye çalışarak, kendi yüz ifadesinden payıma düşeni almaya çalışarak. 


Olamaz mı? Olabilir.
Onca yıl, sen burada
Onca yıl, ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında

Belki benim kağıt param,
Bir şekilde, döne dolaşa
Senin cebine girmiştir.
Belki aynı posta kutusuna,
Değişik zamanlarda da olsa

Birkaç mektup atmışızdır.
Ayın karpuz dilimi gibi batışını
İzlemişizdir deniz kıyısında.
Aynı köşeye oturmuşuzdur Köhne'de,
Belki de birkaç gün arayla.
Olamaz mı? Olabilir.




Şarkı bitiyor ve alkış sesleri ile kendime geliyorum. İki hayat tüketmişim şu ana kadar, mavi kuş ile hayal olup uzak diyarlara yolcu ederken kendi hayatımı, iki sıra önümde oturanların hayatlarından yama yapmaya çalışmışım kendime aynı sabah kahvaltısını yiyip aynı renkte çorap giymiş olma ihtimalimiz dahilinde. 


bir şarkı bitiyor, diğeri başlıyor; bir hayat bitiyor, diğeri başlıyor ben de. Yaşamları yolcu etmeyi seçen ben değilim, şarkı bitiyor kimi  bir kuş olup uçmayı seçiyor ve gidiyor, kimi ise aynı kağıt paraya tekrar dokunabilme ümidi içinde bşaka yer ve başka zaman diyerek el sallıyor bana..


Bir konser bitiyor, diğer başlıyor, beklenecek nice konserler var içinde umutlar taşıyan. İçinde insanların hayatlarına tanık olma imkanı sunabilen,  "possibly, probably, maybe.." diyebilen. En son sözü, kapanış konuşmasını Bülent Ortaçgil'e veriyorum, herkes gidiyor salondan, tüm ışıklar kapanıyor, Bülent Ortaçgil alıyor beni karşısına ve torununa nasihat veren bir dede şefkati ile 
söylüyor 



Ve sen ben, değirmenlere karşı bile bile birer yitik
Savaşçı, Akarız dereler gibi denizlere, belki de en güzeli böyle…
Öne eğik başımı titrek hareketlerle yukarı kaldırıyorum mavi kuş'u son bir kere olsun görebilme umudu ile kontrol ediyorum koca salonu köşe bucak, meğer sonra farkediyorum Mavi kuş hiç gelmemiş, onu ben yaratmışım yanıp sönen ışıklar altında, Bülent Ortaçgil söylüyor : 
Uçurma uçar sözlüğümden, geri gelmeyecek bir kuş
Yaşanmamış kırıntılar sadece bir düş.
Çantamı topluyorum, bu konserin biletini de katlayıp hatıram kutuma sığacak boyuta getirip, biletin
üzerine ve hafızama kazıyorum: MAVİ KUŞ MEĞER HİÇ OLMAMIŞ !!!!  (11.11.2010)
Salondan koşarak uzaklaşıyorum ...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara