29 Kasım 2010 Pazartesi

Garip.

Garip bir gün... garip bir hava.. garip bir güliz

(garip kelimesini ben ne kadar seviyorum ya )

Dışarda rüzgar var, püfür püfür hava. Ama öyle bir zamanlar beni üşüten cinsten değil, sarhoş ediyor, sersemletiyor ama canımı acıtmıyor. Allak bullak oluyorum, bazen o kadar hızlı esiyor ki, bazen o kadar umulmadık zamanlarda esiyor ki gözlerim dolu dolu oluyor. Hatta ve hatta gözlerimdeki lensleri çalıp götürecek zannediyorum. Üzüntüden değil bu duygular, üşümekten de değil, hele hele karamsarlıktan hiç değil, korkudan olabilir mi ?
possibly...
Korku ile karışık huzurdan olabilir mi ?
probabaly...
peki, peki korku ile karışık huzur, huzurla karışık umitsizlik, ümitsizlikle karışık heyecandan olabilir mi, definetely...
Yılın bu zamanları hava hep kötü olur bu memleketlerde, yağmur yağar, yağmur yağamazsa eğer mutlaka
öküz bağırtan soğukları olur. Sarılıp, sarmalanırız bizler de kendimizi korumak adına. Kışlık kıyafetler arasından çıkan patiklere ayaklarımızı, ananelerin ördüğü kazaklara  düşüncelerimizi, duygularımızı sarar, saklar, bahara kadar kuluçkaya yatırırız.
Ama dedim ya garip bir hava, güneşli genelde ama rüzgarlı, rüzgarlı ama üşütmeyen, üşütmeyen ama baş döndüren, sarhoş eden.

Aynaya baktığım zaman gördüğüm Güliz, saçları rüzgardan darmadağın ama yine de hırkaya, kazağa ihtiyaç duymayan yine de üşütmemek adına patiklerini ayaklarından çıkarmayan bir güliz. Öyle garip ve isimsiz bir Güliz ki , üşümemek için için patiklerini ayaklarından çıkarmayan ama başının ağrıması ihitmaline rağmen ıslak saçları ile kendini rüzgarlara siper edecek kadar da cürretkâr.

Kış güneşi derler ya, ona aldanıp gidecek kadar hayalperest ve rüyakâr ama her an yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyesini de çantasında bulunduracak kadar tedbirkar. Anı yaşamayı kafasına takmış bir carpe diem uygulayıcısı gibi. Garip bir Güliz bu dedim ya. Hiçbir şeyin düşündüğü gibi olmayabileceği ihtimali çerçevesinde   düşüncelerini  uzun vadeli planlarda tasarruflu kullanan bir borsa gezgini, kooperatif girişimcisi ya da sera bakıcısı gibi de. Belki de çok gereksiz bir Güliz, güliz'in en fuzili hali. ( şimdi bir söz var, mevsimsiz öten hororuz yahnisi bişey bişey olur diye, ama tam hatırlayamadığı için kullanmak istemiyorum okuyucu, sen beni o deyimi doğru kullanmış atfet, gönüller hoş olsun )

Çok garip zamanlar bunlar. Ne diyecektim daha, evet daha birçok şey diyecektim ama söylememeyi seçiyorum. Saat geliyor derse gitmem lazım, ne dedik saçlar ıslak ve rüzgarlara bırakılmış ama ayakta kalın çoraplarla.

Sevgili ile kalın canlar. Lâl'in günlüğünden düşen bunlar bu günlük.

..............................................................................................................................................................

p.s : ne dinliyorum köşesi açıyorum yazıların altına,  bunları yazarken ne dinlediğimi de paylaşmak istiyorum sizlerle, ya da sadece kendimle, herneyse bugünkü gelsin o zaman : Zeki Müren- Sevemez kimse seni.

p.s (2) : Hani bir konu yazıcam demiştim ya, yazı beni sürekli başka yerlere sürüklüyor, aslında anlatmak istediğim konu üzerine hiçbirşey söyleyemiyorum diye, o dediğim bu yazımda da geçerli. yine olmadı yine olmadı. Umutlar başka bahara kaldı. (bknz: ben kışa ayak diretirken, bloğumun çoktan yenilmiş olması)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara