15 Kasım 2010 Pazartesi

ÖYLE BİR HAYAT İSTİYORUM Kİ ADI BASİT OLSUN, SOYADI HUZUR

ben çok basit bir hayat isterdim. Hayat oysa o kadar dallı budaklı ki...

Sabancı Üniversitesi'nde okuyorum, aman ne kadar iyi, ne kadar parlak bir gelecek, kola takılacak altın (!) bir bilezik. İdealler, sükseli bir şirketin yönetim departmanında çalışmak, lavaboya gidip ara ara makyaj tazelemek, topuklu ayakkabı tıkırtısı ... Akşam güzel ve modern bir evde yemek yemek, cool şeylerden bahsetmek, yatmadan önce yoga yapmak, klas yerlerde kahve içmek öğlenleri, etiketli şeyler giymek, düzenli olarak yüz maskesi yapmak, tırnak törpülemek, çok çalışmak, para kazanmak, daha çok para kazanmak, çok kazandıkça bankaya atıp çocuklarını kolejde okutma hayalleri kurmak ... 

Oysaki ben isterim ki küçük ve basit bi hayatım olsun. Taze fasülyemi kırıp akşamları ailemle sahildeki çay bahçesine gidip çekirdek çitleyeyim, isterim ki topuklu ayakkabı sesi duymak yerine o akşam o çay bahçesinde çayı karıştırırken çay kaşığının sesini duyayım. 


Sabah çalıştığım yerde ortadan ikiye kırık susamlarını döke döke simit yiyebileyim. Öyle bi yerde çalışayım ki içinde huzur olsun. Kitap olsun, çikolata olsun, müzik olsun, muhabbet olsun, sevgi olsun. Kitaplarımın altı çizik ve bazılarının sayfalarına mum damlamış olsun,

portakalı soyup başucumuza koyup bi yalan uyduralım ve sonra hep beraber o yalanı çözmeye çalışalım insanlarla, portakal bulamazsak mandalina soyup, kabuklarından mandalina çocuklar yapıp mutlu olalım.

Konuşalım, saatlerce, günlerce....düşüncelerden, duygulardan, insanlardan, kitaplardan konuşalım. Ellerini tutayım insanların çekinmeden ve gözlerinin içine bakarak mırıldanayım : "Her şey çok güzel olacak.."


Sonra karlı bi akşamüstü, en çok sevdiğim gelse elinde papatyalarla, kapıyı aralasa içeri soğuk hava girse ve mumları titretse alevlerinden dibine kadar, papatya kokusu mandalina kokusuna karışsa ve biz kitapları dinlenmeleri için yerlerine yerleştirsek konuşmadan, kalan çikolataları paket yapıp, arka mahalledeki çocuklara versek, o gün ikimiizn de kazandıklarını birleştirsek eve market alışverişi yapıp kediye mama alsak, ya da o akşam daha az yesek haftasonu tatilinde en yakınlarımızla sonbahar yürüyüşlerine çıksak, Yedigöllere gitsek, ateş yakıp kestane közlesek, hepberaber Peru'ya , Nepal'a gitme hayalleri kursak bir gün eğer paramız olursa. 



Anlatamıyorum kendimi, ben hayatta başarı istemiyorum, ben tapuklu ayakkabı giymek istemiyorum. Paris moda haftasını takip edip, Mid-point'de yemek yemek istemiyorum. Ben hayatta mutlu olmak istiyorum , kendi basit çerçeveli,az insanlı hayatımda huzurlu olmak istiyorum. Bay-Döner'de yemek yedikten sonra maç izlemek istiyorum bi sonraki haftanın satışlarını düşünmeden. Ben şirkete dha ne kadar kazandırabilirim ya da gözü benim yerimde olan şu yellozu nasıl haklayabilirim diye düşünmek istemiyorum, insanların fikirleri ve düşüncelerini düşünmek ve insanların iç dünyasına, maneviyatına hizmet edicek bir işte çalışmak istiyorum. 


Ben ağacın en tepesinde erişilemeyen elma olmak istemiyorum eğer hayat bir ağaçsa, ben altlarda düşme korkusu olmadan yaprakların arasında huzurla uyumak istiyorum. (bknz: ne kadar az yüksekten düşersen, o 
kadar az incinirsin)

Tüm bunları gerçekleştirmek başarılı olmaya çalışmaktan daha zor inan ki, ama eğer illa birşeyler uğruna savaşıcaksak, izin verin ben hayallerimi gerçekleştirme uğruna savaşayım, basit olmak için uğraşayım. 

İyi geceler....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara