7 Kasım 2010 Pazar

HOME SWEET HOME





Evimin misafirlere, eşe dosta açılmayacak olan tavan arasında uzaktan kimsenin ilgilisi çekmeyecek, içinde turşu saklanıldığı izlemini veren kilerimsi küçük bir odacık olmalı ... Perdenin arkasında saklanan dünya, sadece bana, Kayi'ye , hayallerime, düşüncelerime, duygularıma ait olmalı. 






Bu ev onun aslında. İçerde karalayan, yazan, uyuyan, okuyan, düşünen, hayal kuran, ağlayan, gülen Güliz'e ait. Perdenin arkası Asteks'e açılan kapı. Bana el sallayın işte ordan bloguma yazılar yazıyor olacağım. 







Yazmayı deli gibi arzu ettiğim kitabın fikir tohumlaru bu odacıkta atılacak ve ben bu daktiloyu kullanırken teknolojiye meydan okuyacağım kağıt kokusu mürekkep izleri ile ellerimde. Yorulduğum zamanlarda aynı odada bulunan şu masada un kurabiyesi yiyip, limonata içeceğim. 


 Kayi ile dostlar ağırlayacağız bu salonda güzel sonbahar öğlenlerinde. Camlar hep açık olacak ve müziğin ruhu hiç eksilmeyecek salondan. İnsanlarla, dostlarla dolacak bu sandalyeler, mayışık kedi saksafonun altındaki sephanın altından mayışık gözlerle izleyecek biz gülüşürken. Danslar edilcek bu geniş salonda.




Bu mutfakta yemek pişiricek bu masada servis yapacağım sevdiklerime.


























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara