20 Kasım 2010 Cumartesi

Kenar süsleri, deprem çantaları, ilkyardım kitleri ve gülizler

Denedim blog, valla denedim billa denedim. İnsanların hayatında yer etmeyi, bir anlam teşkil etmeyi gerçekten denedim.Uğraştım, onları mutlu etmeye. Ama olmuyor be, canım insanları mutlu edemiyorum.

Öyle acımasız bir duygu ki bu, insanların hayatında işlevsel olduğum sürece var olabileceğimi fısır fısır fısıldıyor kulaklarıma, öylesine nankör bir duygu ki bu anca onların ilgi alanlarına hitap ettiğim sürece değerli kılıyor beni. Çabaladım blog, onların beğenilerine hitap etmeye çalışırken, bir yandan da kendim olmaya  benden parçalar da göstermeyi çok denedim. Ama her seferinde gönderdiğim müzikten, okuduğum şiirden, yediğim yemekten, anlattığım anıdan, olaydan, giydiğim elbiseden daha fazla bir anlam ifade edemedim.

Öyle bir şey oldu ki en sonunda, substitution, kenar süsü, ilkyardım kiti, deprem çantası hep ismimin eş anlamlıları oldu. İnsanlar hep bana kıt kanaat yaşadıkları en zor anlarında gel dediler. Ben hiç gitmemezlik etmedim ki, hep gittim sonunda yine böyle hissedeceğimi bile bile yine gittim. Hayatlarındaki boşluğu doldurduğu sürece yaşadı Güliz halim olnlarla, Lal halimi ise hiç biri kabul edemedi. Ben Lal kesilince canım insanların hepsi aradığnı bulamamış olmanın bıkkınlığı ile çekip gitti.



Şimdi bana söyle canım blogcum. Daha ne kadar devam edeyim kenar süsü olmaya. Az önce bir konuşmada geçti : "İlkyardım çantaları zaten hiçbir zaman bir işe yaramaz hep eksik bişeyler olur "dendi. Doğru dedi. Anlatacak oldum benim de nasıl eksik bir  ilkyardım çantası olduğumu,neden eksik olduğumu yada eksik olmayıp sadece öyle görünmeyi seçtiğimi ama gücüm yetmedi, diyebildiğim sadece "doldurmazsan ilkyardım çantasının içini tabiki eksik kalır" oldu dahasına sesim çıkmadı, lal oldum, gitmeyi tercih ettim, en iyi bildiğim şeyi yaptım : gittim....Çok haklıydı, çok doğruydu, ben de o hiçbir işe yaramayan eksik ilk yardım çantası gibi hissetmiyor muyum  kendimi. Eksik olduğu için çok kolayca fırlatılıp atılan, zor zamanlarda akla gelen, normal zamanlarda ne eksiği var diye bakılması akla bile gelmeyen. Sustum blogcum, haklıydı haklılığı karşısında sustum. Dedim ya az önce de yine de seviyorum söz sanatlarını çünkü artık oynayabildiğim tek oyun bu. kendi sözcüklerimin arkasına anlamlar saklayıp, karşı taraftan gelen her yeni gelen sözcüğü ebe yapıp, saklı anlamımı bulmasını beklediğim  bir tür saklambaç benim sözcük oyunum.

Deprem çantası... bizim evde bir deprem çantası var blogcum, kilitli kapılar altında duruyo. Deprem olduğu zaman o saniseler içinde dolabı açıp,deprem çantasını ve kendini kurtarmanın imkanı yok, imkansız, yani insanoğlunun gücü henüz böyle bi ışınlanma seviyesine erişmedi. O deprem çantası durur kitli dolab altında, bi şekilde güven telkin eder evdeki insanlara. Hiçbir zaman gerçekten ihtiyaç duymayız sadece fikir olarak barındırırız. Gerçekten ihtiyaç duyduğumuzda ise erişemeyecek kadar zor bir yerde duruyordur ve biz yok oluruz o enkaz, hengebe içinde ona erişemeden. İçten içe acırım o deprem çantasına kendime acıdığım gibi. Açar dolabı annemden gizlice izlerim öylece dakikalarca. Çıkarırım eşyaları ,sonra tekrar yerleştiririm yerlerine özenle ve sanki mutlu olur deprem çantası ona göstermiş olduğum bu saçma ilgi karşısında ( eşyaya çok değer verdiğimi anla yüklediğimi söylemiştim) o mutlu olunca ben mutlu olurum sanki kendimi mutlu etmişçesine. Nasıl ki zaman zaman ilk yardım çantasının eksiklerini bulup gizlice yerine koymaya çalışıyorsam eksik kalmasınlar, ihtiyacı olanı mutlu edebilsin diye. Ben yapamadım, başaramadım bunu bari o yapsın diye.

.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara