1 Eylül 2010 Çarşamba

Simon and Garfunkel - Bookends

Time it was,

and what a time it was,

it was A time of innocence,

a time of confidences

Long ago,

it must be,

I have a photograph

Preserve your memories,

they're all that's left you

Dün akşamdan beri bıkmaksızın tek bir şarkı dinliyorum. Bu kadar çarpılacağımı, kendimle yüzleşmenin bu kadar ağır ve acı olacağını bilemezdim. Saklamışım herşeyi içimde, farkına bile varmamışım yaşarken, içimde barajına sığmayan kırgınlık, küskünlük, korku ve güvensizlik dün gece son damlasını almaya çalıştı, sindirmeye, yer açmaya çalıştı ama başaramadı.

Şimdi anlıyorum, benim için artık çok geç. Pişmanlıklar, hatalar, sindirilen haksızlıklar, kendi yaptığım haksızlıklar, üzüntüler o kadar derin sular yaratıyor ki kendine, her güzel duyguyu çekiyo karanlıklarına...

Bişeyler yaşandı, bitti, bitmesi gerektiği yalanına inandırdım zaten kendimi, ama aynı yalan her yaranın iyileşeceğini de söylemiyormuydu_?

Derdim biten giden şeyle değil, derdim biten giden şeyin, ben de açtığı yarada..Derdim ben de açılan yararın bugüne olan zararında!

Sorguluyor bazıları, neden hayatında biri yok diye.. Ne diyebilirim ki, nasıl anlatabilirim ki onlara iç dünyamı, nasıl diyebilirim " O bile bana bunu yaptıysa, ben nasıl tekrar güveneyim bir erkeğe" nasıl kalbimi olanca saflığı ile ona teslim edeyim. Hayatıma birini sokmuyorum çünkü, kimse Kayi olamıyor. Hep bir eksik, hep bir fazla....

Hayatımde kimse yok, çünkü, biliyorum ki , kimse benim aşka, sevgiye, bağlılığa gösterdiğim saygıyı göstermiyo, kimse değeri hak etmiyor. Çünkü kimse insan ilişkilerinde detaylara dikkat etimyor, çünkü herkes çok yüzeysel yaşıyo, eğer ben böyle birini hayatıma sokarsam, Kayi ölür, dayanamaz buna, asla kaldıramaz, ezilir bu misafirin varlığı altında. Hayatıma bu kadar düz bir insanı sokmak Kayi'ye ihanet etmek, onu kendi ellerimle öldürmek olur, sonra da kendimi..

Çok sevdiğim bir arkadasımın evinde kaldım bir akşam, sabahın sabahın 5inden 10una kadar konustuk derin konular hakkında. Aslında farklıyız onunla çoğu konuda, ama bir konuda o kadar aynıyız ki: o da, değer verdiğimiz insanları gözümüzde yüceltip, onlardan da az, biraz, avuç içi kadar, tırnak ucu kdar değer görmek. Dedim ki hayatıma birini sokmuyorum çünkü, o "biri"leri hiçbir zaman "0"olmuyor, "0" olamıyor. Etkisinden kurtuldum birşeyşlerin, etkisini atlattım. Hatta ve hatta artık onu kesnlikle ve kesinlkle sevmiyorum. O , çok güzel olan anılarımızı, kendi bencilliğine terketti gitti, umudu çiğneyerek gitti. Ben onu sevmemiştim ki, ben ona yüklediğim anlamı sevmiştim. Ondaki Kayi'nin yansımalarını sevmiştim. Hayatıma bir çok kişi girdi öncesinde. Ve ben umut dolu bir insndım, doğru kisiyi bulacağına inanan eninde sonunda. Ne mi oldu_? Doğru kişi yokmuş bunu anlamam zor oldu, Kayi zarar gördü, ben zarar gördüm, eskiden masum ve umutlu bakardım hayata, şimdi ise yorgun bakıyorum ama yine umutlu, umudum ise tek başına hayata tutanabılme konusunda. Yaşım kaç ki daha 21-22 ama çok kısa bir süre içinde çok yoğun duygular yaşadım, boşmuş....!!!

Olan aşkın gerçek olabilme ihtimaline karş olan inancıma oldu.

Hayatıma kimseyi sokmuyorum çünkü; biliyorum ben birini sevdim mi, dengeyi kuramıyorum. Yaşadığımız her ana, soluk aldığı her zaman dilimine ayrı bir anlam yüklüyorum. Hayat yapıyorum onu ve ben kendi yarattgm hayat ıcınde yasıyorum. Kendimden o kadar çok fedakarlık yapıyorum ki, tüm dünyaları karşıma alabiliyorum ona olan inancım uğruna.Aptallık, yani başka birşey değil...Çünkü hiçbir zaman "0" olmuyor ve hiçbir zaman huzurla gözlerimi kapayamıyorum. Ben deli bir insanım, hayatı mikroskobik ölçeklerle yaşıyorum. Keşke yüzeysel olabilseydim. Gözünü kaparken mutluymuş herkes, keşke ben de her gece yatağıma yattığımda gözleriimi kapayabilseydim. Mutlu olmak için gözümüzü kapamamız gerekiyormuş, ben gözü açıkken mutlu olabilen biri olmak istiyorum, ayrıntılara, detaylara ve bulutlara, gölgelere değer veriyorum. Siz yüyürken gölgelerin üstüne basarken, ben gleip geçen gölgelere selam verip gülümsüyorum. Ben hiç büyümeyen, aşırı sevinen, aşırı üzülen, hep heyecanlı, hep kırık deli çocuk, dünya bile kabul etmiyor beni... tanıyanlar bile bunu tüm boyutuyla bilmez çoğu yönümü. Ve burdan beni tanıyan herkese sesleniyorum:

" Üzgünüm dostlarım şu ana kadar, beni hiçbiriniz tam olarak tanıyamadınız, bir kişi sadece bir kisi bu kadar yaklaştı bana, birkişinin nefesini kalbimde hissettim o da rüya imiş." Hepinizin affınıza sığınarak köşeme çekiliyorum şimdi, ait olduğum yere..Özür dilerim sevgilerim, aşklarım....

Benim için artık çok geç, Kayi ise benim hayal dünyamda hiçbir zaman gerçek olamayacığını kabul etmiş seyrediyor beni.

p.s: ilk defa bu kadar düz hatlarla ve kesin çizgilerle bir yazı yazıyorum, yazan ben miyim bunu, yoksa içimdeki incinmiş küçük kız mı _? Ellerim titredi umutsuzlukla ve soğuk soğuk terledi tüm bunları yazarken. Kalbim hiç bu kadar dengesizce çalışmamıştı.. bazen o kadar yavaş attı ki, gözümden akan yaşların yavaşlığına alkış tutuyordu sanki ,onlara eşlik ediyordu, bazı an oldu, zamanın bile gücü yetmedi kalbimin atış hızını durdurmaya..Şu an ise hissettiğim tek bişey var: Kendimden korkuyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara