12 Eylül 2010 Pazar

'10 Şeker Bayramını da kapıdan geçirmişken, aklımızda kalanlar :

Bayram kaynağı belirsiz bir mutluluk, doyumsuz ailesel bir huzur yaşatan ve sadece yılda birkaç kez gerçekleşen öğrenciler ve çalışanlar içinse belki sadece tatili ifade eden bir olgu.

Bayram; yeni kıyafetlerin alınıp, önceki günlerde mutlaka alışverisin yapıldığı esnaflar için bulunmaz bir nimet. Bayram; yaşlıların şeker hastalıklarına rağmen tıka basa tatlı yediği ve sonrasında gelen rahatsızlıklara "Aman Haticeciğim, yılda bir kez oluyor " diye kendini savunduğu masum bir kaçamak.

Bayram belki de bir körü, cenazesinde badem gözlü diye anan yakınlarının ölülerine ihanetinin bir ispatı. Sadece bayramda hatırlanan ölülerin içten içe yakınların sitem etme zamanı.

Belki bayram bir huzurevinde geçen binbir günden bir tanesini neşeye, zaman zamansa beklenen misafirin gelmeyişiyle hüzüne dönüştüren bir büyü. Hatta belki de " Yeter ki gel bana senede bir gün" cümlesine en çok uyan kelime.

Bayram küçük bir çocuğun lunaparkta savurduğu neşe çığlıklarına bir aracı. Koca bir pamuk helvası ya da pembe bir balonun masum bir çift elle buluşma anı. Bayram öpülen bir yaşlı eline duyulan minnet ve belki alınan ilk harçlık.

Bayram Hacivat ve Karagözün kavgasındaki tatlı mana. Pişekar ve Kavuklu'nun didişmesinin sevimliliği.

Bayram aslında herşey, sahip olduğun, sahip olmayı ummuduğun herşey, yürekteki tüm güzellikler ve tüm ilkler insan hayatındaki. Bayram bir yılın 365 gününde, delinin bayrma yaptığı yerde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara