26 Aralık 2010 Pazar

Salvame ...

Eskisi kadar sık yazamıyorum bu aralar, içime kapanır oldum bu iyi bişey değil.

Söz vermiştim herşeyi yazacaktım buraya içimden geçen şehirleri, şiirleri şarkıları.. herşeyi...

Yazamıyorum, kaybetme korkusu ağır basıyor ve ben kendimi verdiğim tüm sözleri korkularıma kurban edip, tekrar be tekrar kendi içime kapanıyorum. 

Yaşamanın en zor olanı kendi içine kapanarak yaşamak, yaşamaya en uzak olanı, en tehlikeli olanı.

Zihnimde bölük pörçük görüntüler var, hangisi hayal hangisi gerçek tam kestiremiyorum. Mesela deniz kenarında oturuyorum arkadan Kayi'nin sesini duyuyorum, içim huzurla doluyor. Hayatta en çok sevebileceğim, hayatta en çok güvenebileceğim adamın sesi içim huzurla dolduruyor. Bi deniz, bi de Kayi daha ne isteyebilirim ki martılardan. Yerimden kalkıp tam ona gidecekken Kayi yok oluyor. Çok komik değil mi ya eskiden Türk filmlerinde olurdu böyle sahneler, kız rüyasında sevdiğini görür, sevdiği ona seslenir, kız ona doğru koşmaya başlar, tam sarılacakken çocuk başka bi yerden seslenir, kız o yöne doğru koşar, çocuk sonra tekrar yok olur, başka bi yerden çağırırdı. Tam sarılacakken,tam boynuna atılacakken çocuk her seferinde yok olurdu. Ne çok gülerdim böyle sahnelere. Ne garip, zihnimdeki görüntülerin çoğu bu şekilde şu sıralar. Kayi nerdesin ? Sana en çok ihtiyacım olan zamanlar bunlar, nerdesin ? Beni üzen çok fazla olay olmaya başladı, çok fazla takılır oldum ayrıntılara ve insanlara olan inancım tekrar sarsılmaya başladı. Aslında güçlü duruyorum, öyle duruyormuşum öyle diyorlar... gülüp geçiyorum üzüntülere vay be diyorum "oldum ben" artık. Sonra bir pasta diliminde herşey aklıma geliyor, tutamıyorum kendimi, lavoboya gidiyor, ağlıyorum, biraz makyajımı tazeleyip devam ediyorum hayata kaldığım yerden. 

Zihnimde parça parça görüntüler var Kayi, toplasan ortaya bir film çıkmaz, zihnimde dağınık dağınık kullanılmış sözler var, toplasan bir şiir çıkmaz, zihnimde o kadar bölünmüşsün kü Kayi, toplasan ikimiz için ortak bir hayat çıkmaz. Nerdesin, hangi düşmüşün rüyalarını süslüyorsun, hangi handa konaklıyorsun bilmiyorum, senin kokunu bilmiyorum, ellerinin sıcaklığını bilmiyorum, nasıl ağlarsın hiç görmedim.
Bazense herşeyin ortasında bir saniyeye denk geliyorum, tüm herşey donuyor gözümde kalbinin atış ritmini duyuyorum. Sadece bir saniye için evren üzerindeki iki kalp aynı anda atıyor, aynı anda merhaba diyor insanlara. O kadar silik bir his ki bu, ikinci saniyede geçiyor.


Beni en iyi sen tanırsın, beni benden iyi bir sen tanırsın, ben kimsenin gölgesi altında yaşamayı hazmedebilecek biri olmadım, olamadım. Söyle Kayi onlara anlat bunu. Kayi sana söylemek istediğim o kadar çok şey var ki ,ama içime kapanıyorum. Madem öyleyse neden mi yazıyorum bu yazıyı, bilmem belki de hala yaşadığımı hissetmek için. Belki de hala umut etmeye devam etmek için. Ve saçma sapan olsa, aslında söylediğim elle tutulur hiçbir şey  olmasa da devam ettirmek istiyorum bu yazıyı, kendimle tekrar baş başa kalmamak için.

Kayi insanlar beni çok incitir oldu. Beynim cam kırıkları ile dolu, bu yüzden zihnimin her kıvrımında düşüncelerim acıyor anlıyor musun demiştik ya, o cam kırıkları şimdi kalbimde. Kalbimin her yeri cam kırıkları ile dolu o yüzden kalbimin her çarpışında duygularım acıyor anlıyor musun. ( belki de son günlerde yaşadığım sağlık problemleri, çarpıntılar, el titremeleri hepsi ama hepsi bu yüzden ). Şu an yanımda olmanı o kadar isterdim ki, berrak bir zihinle, geçmişten arınmış bir zihinle, parlayan gözlerinle kapımı çalmanı o kadar çok isterdim ki, sarılırdım sana belki, belki sarıldıktan sonra da ağlardım. Sonra eklerdim: " Nerde kaldın aptal ? "

Daha fazla bişey yazabilecek kadar güçlü hissetmiyorum kendimi. Sözü her zaman ki gibi müziğe bırakmak istiyorum:


Consuelo Luz - Los Bilbilicos(the Nightingales)


bülbüller ah ediyor aşk ile
can ve felek senin ellerinde
tomurcuklar bir mayıs gülünde
ruhum ve kaderim aşkın ateşinde
ey güvercin gel bana
gel bana hemen, sevgili
gel kurtar beni


 .. . .. . . .. . . . . . . . . . . .      . . . . . . . . .      .. . .  . . . . . . .  . . . .. . .   . . . . . .. . . .............. . .   .. .  . ..... .  .. . .. . . ..    . . . . .   .. . . . . . . .......... .  . .  .  . . ..... . . .  . . . . . .  . . .

. . . . .  . .......                  . . . . . ......  . .  ..  .    ..  . ....... .  . ... . . . . .......................         .        .. .        ...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara