6 Haziran 2010 Pazar


Yaşasın gök gürlemesi....

Gök Gürlüyor ve ben kendime pay biçiyorum. 3 noktanın arkasında biriktirdiğim herşeyi söyleyecekmiş gibi heyecanlanıyorum...

Lal: "Durun benim de söyleceklerim var"

Gök gürlüyor ve ben seviniyorum. Sanki içimde sıkışan kozalar birer birer kelebek doğuruyor. Çırpınıyor kelebeklerim göğüs kafesimden dışarı fırlamak için. Neyin habercisi bu uğuştu, dışarda gök gürlüyor ve fırtınalar kopuyor içimde...

Neyim var benim. Gök gürlerken neden başımı daha da yukarı kaldırıp meydan okuyorum geceye..Niye bu cesaret , niye ve kime...

Gök uğılduyor, tee bir yerlerde bir dede torununu azarlıyor ve gök kımıldıyor...

Kimbilir belki benim gibi yağmur yağarken başını göyüzüne kaldırıp yüzünün her hayat karesini yağmurlara zemin yapan başka insanlar da vardır...

Gök gürlüyor, kanımın damarlarım arasından pompalanışı gibi. Hani insan heyecanlanınca kalbi daha hızlı atar ya, gök gürleyince de hayat heyecana geliyor. Belki beraber olmayı umut bile edemeyeceği sevgilisi ile köşe başında karşılaşıyor, ya da korkulu bir rüyanın ertesinde nefes nefese uyanıyor...Kimse biliyor mu acaba?? --hayat da yaşıyor.---

Bazen o kadar yakınımda hissediyorum ki nefesini burun buruna geliyoruz. Nefesi karışıyor nefesime, sıcaklığını hissediyorum ve çekip giderken bıraktığı kokusunu... Ben her gök gürlediğinde içimdeki kelebekleri hayata hediye etmek için başımı yukarı en yukarı kaldırdığımda hayat minik bir buse bırakıyor dudaklarıma..

Yağmurlar yağıyor ve tem tüm rüyalarımı yağmurlarla yıkıyorum temizlensin diye. Günahkar rüyalarım var benim, umut bile edemediğim rüyalara günahkar rüyalar derim ben. Bu yüzden her yağmur yağdığında gökyüzünde melekleri yakalamaya çalışıyorum, rüyalarımı affettirsinler diye...

Yağmur yağıyor ve ben biliyorum birileri var , var birileri hayatta yağmur yağarken başını gök gürültüsüne kaldırıp hala kelebekler doğuran...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara