7 Haziran 2010 Pazartesi

we could be the same...

Manga'dan bangır bangır " we could be the same" dınlıyorum.

Şarkıların içine fazla girip, kendimi kaybetmem, ordaki her duyguyu daha da derinlemesine yaşamam zaten süregelen birşeydi ama şu sıralar görüyorum ki durum pek de lovely ilerlemiyor (bknz:endişeli ben) İş çığrından çıkmak üzere, kendimi keybetmiştim zaten de, bu kaybetmişlik içinde seni oralarda bulmaya çalışmak yeni adetim.

Her şarkı bir anlam, bi benr hikaye yüklüdür benim için ve ben hemen hemen tüm sevdiğim şarkıları senle doldurmuştum her zerresine kadar, bu şekilde mutlu oluyordum. Ama artık iş çığrından çıktı. Artık şarkıların içine seni sığdırmıyorum, daha da fazlasını yapıyorum. Şarkılarla şizofrenik bir ilişki içine girdim. Bana besleyemediğim tüm güzel duyguları sanki şarkılarda hissediyormuşsun gibi
her birini el üstünde tutuyorum. Sanki sen de beni seviyomuşşsun, benimle aynı hisleri paylaşıyormuşsun da söyleyemiyormuşsun gibi heyecanlanıyorum avaz avaz " we could be the same" diye her sefeirnde bağırdığımda, hoplayıp , zıpladığımda.

Var mı böyle bir şizofrenlik ya, sanki şarkı sen tarafından bana yazılmış da , ben duyuyorum ve sana karşılık veriyorum. Seni şarkıların içine sığdırmaya çalışırken farketmeden kendime onlar içinde ikimiz için bir dünya kurmuşum. Öyle bir dünya ki bu , senin bile girmene izin vermiyorum aslında. Yani sen , şu an olduğun halinde günlük meşgaleler içinde hayatı yuvarlayan sen ilgilendirmiyorsun beni aslında. Hitabım benim kendi yarattığım sen, ya da bir zamanlar senin yarattığın sen, belki de hiç yaratılmamış olan sen ama şurası muhakkak ki aslaa ve asla gelecekte yeri olamayacak olan sen .
Yani aslında seni sevmiyorum, sende yarattığım Kayi 'yi seviyorum. (Kayi senin adın :) o yüzden şarkılarıma sen giremiyosun, günlük hayattta getirdiğin sislerle kirletemiyorsun şarkılarımı. Bu öyle birşey ki mutluyum aslında. Seninle yaşamak istediğim herşeyi sen olmasan da yaşıyorum işte. ""Pump it""" derken seninle dans ediyorum, Ezginin günlüğü dinlerken sana sarılıyorum ve "we could be the same " de senden gelen itirafları dinliyorum.
Tee zamanların bir zamanlarında öyle bir arada " we could be the same" demiştin. Ne bana, ne kimseye öylesine, Manganın ikinciliğinden bahsediyordun yüksek ihtimal ve ben tüm konuşmalar arasında ağzından çıkan tek bir cümleyi, bu cümleyi duydum, aklıma kazındı , şarkıma kazındı. Artık her seferinde senin ses tonuna uyarlıyorum , müzik alt yapısı ve hayalleri benden, söylemesi senden. Daha da mutluyum şimdi şarkıyı süsleyen sesin var çünkü, hayallerimi şarkılarımı sesinle ödüllendirdiğim için teşekkür ederim Kayi :) Sakın gelip bozma bu dünyamı ama..
Seninle çok iletişim içinde olmamayı seçtim biliyorsun çünkü sıradan ilişkileri, başkalarının dünyalarını paylaşıyoruz, bize ( yani şizofrenim içinde yarattığım sen ve bana ) uygun değil bu dünya, bu dünyada nesneler var sadece , mekanikleşen hareketler var, senin , benim, onun, bunun, şunun görüntüleri var , biz yokuz orda kapkara gölgelerimiz var ve ben hep korkmuşumdur kara gölgelerden, seninkinden korktuğum gibi . Şimdiden seninkinin gelip hayallerimi, şarkılarda kurduğum, senin de beni sevdiğim ama söyleyemediğin dünyayı bozmasından korkuyorum. çünkü yaparsın biliyorum, seni sevdiğim kadar acımasız ve bencilsin de , bunlar senin gölgeler dünyasında yaşattığın yönlerin , bunlarla savaşabilecek gücüm yok o yüzden minimal düzeyde iletişim + bol hayal = Mutlu Güliz ;)


Gözlerimi kapıyorum şimdi ve avazın çıktığı kadar, gözlerinin içinde yanıp sönek ışıklarla
" for just one night we could be the sama, no matter what they say!!!"
diye şarkımı söylediğini görüyorum .. Burası güzel, herşey güzel, sen güzelsin :)

Sen ?

Sen kimsin pekii ?

Sen Kayi'sın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara