19 Ağustos 2010 Perşembe

kendi hayatında ayakta uzun yola giden yolcu tedirginliği


Alışmak......


Nedir ki alt tarafı 3 hecelik bir kelime.... 3 hece olduğuna bakma sakın, çeşidi boldur. Her bedene ve kiloya göre alışma çeşidi mevcuttur : düzene alışmak, ramazana alışmak, ayakkabının küçük parmağı acıtmasına alışmak, vapurlara alışmak, yemekhanede patlıcan yemeğe alışmak, internete alışmak, sevmeye alışmak, sevilmeye alışmak, sevgili olduğu zannedilene alışmak vs....



Çeşidi boldur ya, iğne deliği kadar açık vermeye gör, giriverir hayatına. bBir girdimi de insanın kendisine dahi yer mekan kalmaz hayatında , kendi hayatında ayakta uzun yola giden yolcu tedirginliğinde olursun. Bakabildiğin sadece yolun uzayıp giden şeritleri olur, sağa bakarken akıp giden manzara başını döndürür, sola bakarken insanlarla göz göze gelme korkusuna kapılırsın. Önünde uzayıp giden yola bakarsın ve içinden geçirirsin " gidilecek daha çook yol var daha " diye.


In the headlights,

staring bleak

Beer cans, deer's eyes

On the asphalt, underneath

Our crushed plans, and my lies

Lonely street signs, power lines

They keep on flashing, flashing by


Tedirginsindir, diğer ayakta giden yolcuların kendi kişisel alanına girme tehlikesinden huzursuzsundur, koluna kimse değmemelii kimse hayat tortularını üzerinde bırakmamalıdır ve kimse senin hayatını bilecek kadar yakın olmamalıdır sana, sanki bir adım daha atsa parfüm kokunu daha iyi duyacak ve hayatının tüm ayrıntılarını öğrenecek sonra tedirgin bir hırsız edasıyla, ara sıra arkasına bakarak hayatının havalandırma boşluğundan usulca süzülüp gidecek..


And we keep driving,

into the night

It's a late goodbye,

such a late goodbye

And we keep driving, t

o the nightIt's a late goodbye


Tedirgin gidersin yolculuk esnasında bu yüzden, hayata çoğul katılmayı istemek ama inatla ve inatla kendini tekilliğe itmek böyle bir şey olsaa gerek, uzayıp giden yol boyunca, hayat üzerine iki kelam edip, yolculuğu paylaşmak varken, korkularınla baş başa kalmak ve tedirgin bir yolcu edasıyla son durağın gelmesini beklemek...


Alışmak... işte bu kadar illet 3 heceli bir kelime...Düzen insanları pek de rahatsız olmazlar aslında , !!!!! Onlar ki alışmaya bile alışmışlardır !!!


Ama ah ben, ben yok mu ben .. Alışmanın kokusunu 50 metre uzaktan alırım, sinsi sinsi yaklaşır yanıma, der ki mahzun bakışlarıyla : "Otobüs kalabalıktı başka yer yok !" . Ne sen kıpırdayabilirsin ne de o kıpırdamak ister. Kolay değildir hani, yolculuğunu paylaşırsın alışmakla. Ne zaman otobüs dursa ve bir yolcu girse kapıdan içeri, kendinden emin ve güvenli bakışlarla, dik omuzlarla, ince ince terlerim ben ya benim yanıma gelir de yalnızlığımı paylaşmak isterse diye. Çünkü bilirim, alışmanın ineceği durak benim ineceğimden bir önce ya da bir sonradır.. Hiçbir zaman aynı duraktan el sallamayız ki geçip giden otobüse biz ....


Your breath,

hot upon my cheek

Can we cross, that line

You made me strong,

when I was feeling weak

Can we cross, that one time

Screaming stop signs,

Staring while lights keep on flashing,

Flashing by


Alışmayı uzaktan tanırım ben, kendinden emin bir duruşu vardır, başını gökyüzüne doğru kaldırır, bulutların üzerinde kaybettiği bir şeyi ararmışçasına dikkatle inceler gökyüzünü. Alışmanın kokusunu 50metre öteden alırım ben ve böyle zamanlarda daha da sıkı sarılırım kendi kokuma. Çünkü bilirim hiç bir alışmak kalıcı değildir ve inandırıcı değildir.

Hem alışırsam alışamaya ona ihanet etmiş olmam mı _? Alışırsam onu, "O" sanmam mı onu , onda "O"nu görmeye çalışmam mı ( anlaşılmasın diye böyle yazıyorum zaten çaktırma ) ki zaten o değildir gelen ve hiçbir zaman "O" olamayacaktır, olmaya cesaret edemeyecektir korkaktır, bir kaç beden ufak kalacaktır hayat ölçüsü. Tedirgin bir yolcu nasıl huzursuz olursa yeni tedirgin bir yolcu karşısında, ben de alışmak karşısında aynı hisleri yaşarım.


Don't grin from ear to ear,

when he sees the hand he's dealt us

Points at your flaming head,

and playing hide and seek

I can't breathe easy here,

At yourself grown old and weak


Alışmak da şüphelidir aslında, şüphecidir ve muhtemelen gelirken korkularını da getirmiştir yanında. Onun korkuları, benim korkularım, kaldıramam ki hepsini bir arada, Ben bir garip yolcu kendi yükünün ağırlığı altında ezilen kimsenin yükünü hafifletemem ki. Bu yüzden sakınırım kendimi alışmaktan, çünkü alışmak giderken yükünü hep bende unutur ve ben kendi yükümün yanına koyarım Alışmanın yükünü de...Daha da ezilirim yüklerim altında ....


And we keep driving,

into the night

It's a late goodbye,

such a late goodbye

And we keep driving,

to the night

It's a late goodbye


Peki ya gitmezse alışmak, gidemezse, korkusu korkuma, kokusu kokuma karışırsa, yüküm ağır biraz da sen taşı demeke yerine, hadi gel pılını pırtını, yükünü, yükümüzü atalım yuvarlayalım camdan aşağı derse, ah bir dese.... o zaman "hayat" olur alışmak.....




Pardon şoför bey , bikaç durak daha var gideceğim yere biliyorum ama BİZ inebilir miyiz musait bir hayatın köşesinde, dışarıda hava çok güzel de...

http://dai.ly/a79oKC

Kayi hadi kalk, Çıkıp dolanalım biraz....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara