17 Ocak 2011 Pazartesi

m+60/iklZ/t1bkrAyuVYrvomiTohb+K

Gözlerinde ne var biliyor musun, yaşadığın kötü hatıralarından kalan bir yorgunluk var. Öyle bir yorgunluk ki, gözkapaklarını ağırlaştırıp gözbebeklerinin üzerine sere serpe serdiren koyvermişlik gibi. gözkapakların hayatın en olgun yanlarını taşıyan koca bir adam. Gözlerin hayata karşı sergilediğin duruşun, kendini hazırlamışlığın, şu ana kadar kabul ettiğin tüm doğruların "acı gerçekliğini" taşıyan birer yorgun savaşçı sanki ...

Gözlerinde ne var biliyor musun, bir de ayın deniz suyuna vuran tuzlu haleleri var, Gözkapaklarındaki yorgun mülteci yalnızlık bile saklayamıyor ışıltısını. Gözbebeklerinin içinde sakladığın koskoca bir çocukluk hali var kendini teslim etmeye çalışan hayatın akışına. Gözlerinde ne var biliyor musun, gözlerinde " bir ışık " var. Öyle bir ışık ki yalnızca ben bilebilirim.

Gözlerinde ne var biliyor musun, insanlarda eksilttiğim ve tükettiğim bakışlar var, gözlerinde eksik kalan ve bir türlü dolduramadığım kanayan anlarım var. 

Gözlerinde aynaya bakıp da göremediğin yanların var. Hepsi gülümsüyorlar sana sen bilmesen de. Kimbilir belki de benim görevim, senin göremediğin ama benim gördüğüm bu yanlarını sana anlatmanın bir şekilde bir yolunu bulmak senin hayatında. 

Hiç o kadar yakından bakmadım gözlerine, baksaydım eğer kendimi görecektim. Belki de sana seni anlatmanın en güzel yolu idi senin gözlerinde kendim ile karşılaşmak, kendim ile savaşmak. Kendimi yendikten sonra sana seni anlatmak.Uzaktan da olsa gözlerinde ne gördüm biliyor musun, hayatla sınavımı gördüm. Kendime bakmaktan korktuğum her anda, sana neler gördüğümü anlatabilmek için kendi kozam içimden çıkmam gerektiğini gördüm. 

Tatlı bir bahar esintisi var gözlerinde, gördüm gözlerini ya çok hızlı kırpıştırıyorsun ya da batan akşam güneşi gibi ağır ağır. Konuşurken bişeyler anlatırken bana bakmıyorsun genelde. Severim senin hayata hızlı hızlı dokunan bakışlarını böyle zamanlarda, mikroskobik ölçeklerde yaklaşırım hayatına ve gözbebeklerinin içindeki hareketli telaşı görür, suda çırpınan minik bir balıklarmışçasına yakalamaya çalışırım. Bir an olur sonraki tüm anları dondurursun gözkapaklarının altında, hayat ağır çekime alınmışçasına dondurursun bakışlarını. Zamanın göreceliği kavramına olan inancım olursun,

Konuşamam  "nasılsın" derim sadece ince bir sesle, korku eşiğimden sonra karşılaştığım Lal halim olursun, başımı önüme eğerim, susarım . . . 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara