23 Ekim 2010 Cumartesi

eşya eskimez, onlara bakan bakışımız nazarımız eskir

İyi ki , iyi ki, iyi ki yaşamışım o anları.

İyiki tam da yaşarken nefesimi içime almışım da geri vermemişim.

İyi ki sömürerek, kanatarak, kanayarak yaşamışım.

İyi ki en mutlu olduğum zamanlar gözlerimi koccaman, büyücenek açmışım herşeyi daha iyi hafızama kazımayabilmek için.

İyi ki ellerimi kalbimin üstüne koyup atış ritmini yakalamaya çalışmışım,

iyi ki kalbime ayak uydurmuşum.

İyi ki yaşadığım mutlu anlardan birer hatıra aşırmışım kırmızı kutuma.

İyi ki eşyalara anlamlar yüklemişim ve inanmışım eşyaların asla eskimeyeceğine.

Çünkü eşyalar gerçekten eskimez, üzerlerine değen bakışlarımız eskir, nazarımız eskir. Değer verdiğin bi kalemi koy bakalım kırmızı kutuna ve unut onu gündelik hayat içinde. Sonra birden Romea and Juliet dinlerken çıkar gizli mahseninden, izin ver kokusunun odaya yayılmasına, izin ver beynindeki hatıralarını birer birer canlandırmasına. Eşya hiç eskir mi eskimez, bak, ilk gün eline almışçasına yepyeni duruyor parmaklarının arasında. Eşya eskir mi hiç, eskimez tabi, bak nasıl da soğuk demiri anahtarın bir zamanlar boynunda taşıdığın. Eşya eskimez, hiçbir zaman, ypranmaz da, eskiyen, eksilen ve yıpranan bizleriz oysa. Bir kaleme bak bir de kendine o eski sen misin, ne kadar değiştin, ne kadar donuklaştın ve ne kadar eskidin. Bir o anahtara bak, bir kendine. Eskiden ısıtrdı tenin anahtar kolyeyi boynunda, şimdi tenin , unutulmuş demirden soğuk. Eşya eskimez işte, soğumaz da, soğuyan sensin aslında.

Ama yine diyorum iyi ki tatmışım her duyguyu ve iyi ki yaşamışım en derinlerini, sevincin de eleminde, heyecanında. Çok değil daha bikaç zaman önce yaşadım böyle bi mutluluğu, aynaya baktım uzunca bi süre ve kazıdım yüzümün şeklini, gözlerimin içini ve dudaklarımın kenarındaki kıvrımı. Şimdi aynanın karşısına geçiyorum, gözlerimi kapatıyorum ve merhaba diyorum o küçük kıza. Sıradan olmak bana göre değil. sıradan yaşayamıyorum. Ya çok sevinmeliyim ya üzülmeliyim. Ya çok heyecanlı olmalıyım ya çok kızgın, ya kırgın ya şaşkın. Sıradan olduğum zamanlarda gözlerimi kapatıyorum ve hatırlamaya çalışıyorum "en"anlarımı.

Özlem mi bu ? Bilmem, özlediğim insanlar yok, özlediğim zamanlar var. Ya da dur dur, özlediğim zamanlarda yok, özlediğim gülizler var. bi sürü koşturuyorlar zihnimde. Kimi çocuk olmuş ordan oraya zıplıyor, kimi aşık olmuş sevdiğinin elinden tutuyor, kimi olgun olmuş ciddi meseleleri tartışıyor. Kimi üzgün olmuş ördeklere yem veriyor. Gözlerimi kapatıyorum kırmızı-beyaz ( yanlış anlaşılmasın milliyetçi değilim) kutmu açıyorum ve rasgele bi eşya çekiyorum içinden. İçimden 3e kadar sayıyorum ve diyorum "Geri gel o zamandaki Güliz, sana çok ihtiyacım var "

içimden 3 e kadar sayıyorum
1............................ağla
2.....hiçbir zaman
2.7................gerçek olmayacak
3... hayallerin için

_Lal_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara